5 Ağustos 2013

Nasıl Piyasa Şairi Olunur? -1-


Şiir ile ilgili son yazıda edebiyatla ilgili enteresan bir konuya değineceğimizi söylemiştim. Birkaç yazı sürecek bu yazı dizisi piyasa şairi olmanın belli başlı şartlarını açıklayan bir rehber niteliğinde görülebilir.

İlk olarak piyasa şairi kavramıyla neyi kastettiğimizi açıklayalım. Piyasa şairiyle kastedilen günümüz serbest piyasa koşullarında her zaman belirli bir talebi olan, şiirinde anlam bütünlüğü olmayan daha ziyade kelimelerin çağrışımlarıyla bir şeyler ifade etmeye çalışan, tatlı su solcusu şairimsi çeşididir.

Bir piyasa şairinin gelebileceği en üst mertebe düşük bütçeli televizyon kanallarının avam programlarında ahkam kesiciliktir. Bu tip programlara katılan piyasa şairlerinin, gündemle alakalı bir kaç yorum, tespit yaptıktan sonra fon müziği eşliğinde kendi şiirlerinden veya Nazım Hikmet'ten bir şeyler okumak en tipik karakteristiğidir.

Dediğim gibi piyasa şairinin gelebileceği azami nokta burasıdır fakat bu noktaya gerçekten kaliteli işler çıkaranlara göre çok daha kolay gelir. Çünkü toplumun geneli bir şeyler anlamak için düşünmekten ziyade kelimelerde çağrışımlar bulmayı yeğler.

Şimdi piyasa şairi olabilmek için uyulabilecek bir kalıp adım adım verilecektir. Piyasa şairleri bu kalıba uymak için özel bir çaba göstermezler, hatta böyle bir kalıba uyduklarını bile bilmezler, bunu tamamen iç güdüsel olarak yaparlar. Biraz pratikle siz de bu konuda onlar kadar becerikli olabilirsiniz.

İlk mısralarımız için bir şeyler bulalım. Piyasa şiirlerinde sıkça görülen bir şey modern damgası yememiş toplu taşıma araçlarını veya bunlarla ilişkili varlıkları şiirin içine katıp bunları kişileştirmektir. Bu varlıklar kabaca vapur, tren, tramvay, gar, istasyon, iskele olabilir. Hemen ilk mısramızı yazalım:

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay

Kafiye, ölçü, anlam gibi kavramlarla kafanızı yormayın. Başta da dediğim gibi önemli olan çağrışımlar yapacak kelimeler bulmak. Hatta bunları yan yana koyup bir cümle oluşturmasanız bile olur.

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay
Viyadükler, kadran ve sen...

Şimdi gördüğünüz üzere ikinci mısramızda hem süslü hem de çağrışım yapan kelimeler var. Misalen viyadük hem mesafeyi hem de biraz modern toplumu çağrıştırmakta, kadran da zamanı, "sen" zaten her zaman bir şeyler çağrıştırır. Mesela viyadükler yerine patikalar demiş olsaydık bu sefer doğa, köy hayatı gibi şeyler çağrıştırmış olacaktık. Viyadükler diyerek ise bir nevi öykünmesizce şehir hayatına eleştirel bir yaklaşımda bulunduk adeta. Hey yavrum hey! Bir sonraki adım olarak kuş uçurtabiliriz. Birçok piyasa şiirinde kuşlar uçar ve arkasında hüzün, keder, yalnızlık gibi kötü duygular uyandırır. Burada kuşun türü de belirtilebilir ama biraz masumane bir kuş olmalıdır bu. Kırlangıç, güvercin, serçe, martı ilk akla gelenler. Çok özel bir nedeni olmadıkça kartal, şahin, albatros falan filan kullanmayın.

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay
Viyadükler, kadran ve sen...
Kuşlar da uçup terk ettiler şehri
Arkalarında bir balya ıssızlık bıraktıklarını bilmeden

Balya kelimesini kullanarak köy hayatına olan özleme selam çaktığım da gözlerden kaçmasın. Konumuza dönecek olursak piyasa şairi başta da dediğim gibi tatlı su solcusu olmalıdır ve piyasa şairliğine başlamadan önce Nazım Hikmet'ten paylaşımlar yapmış olmalıdır. Bin önceki yazımdaki paylaşımıma da burada selam etmek isterim. Fakat biraz daha siyasi yönü ağır basan şiirlerin paylaşılması daha yerinde olacaktır. "Akrep Gibisin Kardeşim" uygun bir paylaşım olacaktır mesela. Bunları yaptıysak artık toplumsal düzeni eleştirebiliriz:

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay
Viyadükler, kadran ve sen...
Kuşlar da uçup terk ettiler şehri
Arkalarında bir balya ıssızlık bıraktıklarını bilmeden
Elleri emek kokan insanlar suskun

Ama toplumsal düzeni eleştirir eleştirmez anneyle diyaloğa girilmeli ve anne teselli edici bir rol oynamalıdır:

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay
Viyadükler, kadran ve sen...
Kuşlar da uçup terk ettiler şehri
Arkalarında bir balya ıssızlık bıraktıklarını bilmeden
Elleri emek kokan insanlar suskun
Ne yapalım dedi annem böyledir dünya

Sonrasında yine çağrışımlar yapan anlamsız kelimeler yığınıyla şiir sonlandırılabilir:

Hüzünlerin arasında bir yorgun tramvay
Viyadükler, kadran ve sen...
Kuşlar da uçup terk ettiler şehri
Arkalarında bir balya ıssızlık bıraktıklarını bilmeden
Elleri emek kokan insanlar suskun
Ne yapalım dedi annem böyledir dünya
Çiçek tarhlarında görülmeye değer tılsımlar
Sensizlik bir beddua, sen bir büyü
Suya batmış karanfiller fırtınadan uzak
Umut, emek, iskambil, hüsran

İsteyen zaten son kısımlardan da bir şeyler çıkaracaktır. Misalen benim ilk aklıma gelen son mısradaki iskambil kelimesinin çağrışımı oldu. İskambil falı, fal da belirsizliği çağrıştırdı. O zaman son mısradan gayet emekçi insanların belirsizlikler içinde umutlu olduğu ama sonun hep hüsran olduğu çıkarılabilir. Dediğim gibi bir şeyler çıkarmak isteyen çıkarır zaten.

Bir sonraki yazıda piyasa şairinin dış görünüşü ve siyasi görüşünü işleyip bir örnek şiir daha göreceğiz. Şimdilik esen kalın.

Hiç yorum yok: