Sezai Karakoç'un Mona Roza şiiri pek çoklarımızca bilinir. Şair bir çeşit akrostiş kullanarak sevdiği Muazzez Akkaya'yı şiirinin içine saklamıştır. Muazzez Akkaya'nın kim olduğu uzun yıllar pek bilinmedi. Daha sonra kim olduğu ortaya çıktığında Muazzez Hanım'ın masa tenisine ilgisi olduğu da ortaya çıktı. Hatta kendisiyle yapılan röportajdan birinciliğinin de bulunduğunu öğreniyoruz. Bununla birlikte Sezai Karakoç'un Ping-pong masası şiiri de daha anlamlı oluyor.
"Beyaz iplik sert iplik ve tak tak
Yuvarlak top küçük top ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası
Ben ellerim kesik varla yok arası
...... Öpüçüğüne eyvallah ve tak tak
Beraber sinemaya ... evet ... ve tak tak
Ping-pong masası varla yok arası
Öküzün gözü veya dananın kuyruğu
Kadifekale veya Sen nehri
Ha Sezai ha ping-pong masası
Ha ping-pong masası ha boş tüfek
Bir el işareti eyvallah ve tak tak
Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi
Ne kadar güzel ne kadar sıcak
Tak tak tak tak tak tak tak"
Fakat ev arkadaşım enteresan bir şey fark etti. Bu hali bana hem daha uygun hem de daha güzel geldi. Onun fark ettiği şeyi biraz açarak özetleyecek olursam:
Masa tenisinde oyunun durağan seyrinde her bir oyuncunun hamlesinde iki ses çıkar: Birincisi raketin topa vurduğunda çıkardığı ses, ikincisi de top rakibin sahasına düştüğünde çıkan sestir. Kısaca "tak tak". Şiiri arkadaşımın gördüğü açıdan yorumlayacak olursak Sezai Karakoç Muazzez Akkaya'nın karşısında, onunla birlikte oynamaktadır. Şiirin sonuna kadar hep oyunun olağan seyrindeki sesler çıkmıştır. Fakat sonlara doğru Sezai Muazzez'in gözlerine dalar:
Ne kadar güzel ne kadar sıcak"
Gel gelelim masa tenisi hızlı seyreden bir oyundur. Bir anlık dalgınlık oynayanın hamlesini yapamamasına yol açabilir. Burada da aynen böyle olur ve bu sefer oyunun olağan seyrindeki o ses çıkmaz. Çünkü Muazzez'in gözlerine dalan Sezai hamlesini yapamamış, top düşmüş ve beton zeminde sekmektedir: